GÖNLÜ AYDINLATAN KIZ'DAN
Biz insanlar çoğu şeyden şikâyet etmeyi oldukça seviyoruz. Hiçbir şey ile yetinemiyoruz. Etrafımızda bulunan çoğu şeyin değerini bilmiyor, görmüyoruz. Hep en iyisini istiyoruz, elimizdeki bizim için en iyisiyken. Günümüzde hemen hemen herkes hayatından oldukça yakınır durumda. Kimse hiçbir şeyden zevk almıyor. En ufak bir şeyi bile dert ediyor, gözümüzde dağlar kadar büyütüyor, ona bizi üzme yetkisini veriyoruz. Biz bu yetkiyi verdiğimizi fark etmiyoruz, çünkü fark etsek bizi hiçbir şey üzemezdi. İşin özünde, bunu kavrayabilmek ve görebilmeyi öğrenebilmek var. Mutlu olmayı bilmiyoruz, daha doğrusu nasıl mutlu olacağımızı bilmiyoruz. Mutlu olmaktan kastımız ne? Ne anlam yüklemek istiyor ve onu görmek istiyoruz? Gerçekten bize sağlıklı bir beden, aile, arkadaşlar yetmiyor mu? Barınağımızın, giyeceğimizin, yiyeceğimizin olması bize yetmiyor mu? Bunlar mutlu olmaya reva değil mi? Neyi arıyoruz? Ne diye hiç mutlu değilim diye geziniyoruz, ne diye böylesine karartıyoruz kalplerimizi? İnsan, kolayca etkilenebilen bir varlıktır ve çevresinde gördüğü insanları örnek alır. Bir iki kişi üzgün oldu mu hemen biz de üzülüyoruz. Hâl böyle olunca, herkesi kara bulutlar bürüyor. Güneşimizi kaybediyoruz, kendimizi kendi ellerimizle karanlığa sürgün ediyoruz. Oysa sizden değerli ne var şu dünyada? Yaşayın yahu, mübalağa edin bazı şeyleri. Sevmeyi mesela. Çok sevin. Sevmek, insanı insan yapan en saf eylemdir. Gülmeyi mübalağa edin mesela. Karnınız ağrıyana kadar gülün. Charlie Chaplin’in de dediği gibi “Kahkahasız geçen bir gün, boşa geçen gündür.” Dağıtın, kırın, geçin ortalığı. Ama üzülmeyin. İnsanı, üzüntü yıpratır. Değer mi sizce? Ömrünüz gözleriniz önünden kayıp giderken, zamanı geri alma şansımız yokken sizce de değer mi? Mutlu olmak isteyin. Gönülden isteyin. “Ben bununla da mutlu olmasını bilirim” diyebilin. Hani bazen fark etmeden ufak ayrıntılar bile sevinmemize neden olur. O gün saçınız güzel olmuştur, ya da giyiminiz. Mutlu oluverirsiniz, ya da okulun yorgunluğu üstünüze çökmüşken o günün cuma olduğunu hatırlamanız, en sevdiğiniz şarkının gittiğiniz mekanda çalması, en sevdiğiniz kitabı bir başkasının elinde görmeniz… Mutlu olmak istediğimiz sürece olmayı başarabiliyoruz. Elimize bir şeyin geçmesine gerek yok, zaten en başta saydığım özelliklerin en az birine sahipseniz bile siz dünyanın en şanslı insanısınız. Siz gibi olmak isteyen binlerce insan var. Bu yüzden hiç kimseyi umursamayın, siz hep kendi önünüze bakın. Arkanızda kilerle işiniz yok. İşiniz olsaydı arkanızda olmazdı. Bu yüzden ne zaman üzgün hissedecek olursanız, içinizden şunu tekrarlayın: “Gerçekten bunun için değer mi?” Bu dünyada sizden bir tane daha yok, siz özelsiniz. Olduğunuz gibi güzelsiniz. Birimiz mutlu olursa diğerimiz de olur, merak etmeyin. “Birlikten kuvvet doğar” derler ya, mutluluktan da hayat doğar.